Resmiyet kazandı: Vampire: The Masquerade – Bloodlines 2’nin uzun süren geliştirme macerası sona yaklaştı; çıkış tarihi 21 Ekim olarak açıklandı. Troika’nın 2004’te çıkan kült RPG’sinin hayranları yirmi yılı aşkın süredir devamını bekliyordu. 2021’de geleceği söylenmişti; o dönem proje Hardsuit Labs’taydı ve ilk oyunun yazarı Brian Mitsoda da işin içindeydi. Paradox kaliteyi yeterli bulmayınca stüdyoyla yollar ayrıldı, hatta iptal riski doğdu. Derken The Chinese Room etkileyici bir sunumla projeyi devraldı ve bazı önemli değişikliklerle üretim sürdü.
Gamescom 2025 demosu öncesi Paradox, Wccftech’e oyunun açılış görevlerini oynattı. Phyre, Seattle’da yüz yıllık uykusundan uyanıyor. Yenilik yalnızca zaman ve mekân değil; Phyre’ın kafasında bir ses de var: Malkavian vampir Fabien. Önceden bilinen bu karakterin asıl sürprizi, flashback sahnelerinde doğrudan Fabien olarak oynayabilmemiz.
Geliştirici ekibin akıllı tercihiyle Fabien ve Phyre hem karakter hem oynanış olarak zıt kutuplar. Phyre eski dünyadan, güçlü ama başlangıçta zayıflamış bir Kadim; aksiyona yatkın. Fabien ise daha genç bir yerel vampir; Seattle Emniyeti’nde dedektiflik yapıyor. Malkavian olduğu için çevre ve insanlara dair güçlü sezgi yetenekleri var. Mesela birinin zihnini bulandırıp bazı olayları unutturabiliyor ya da başka biri gibi görünebiliyor; ama bu kılığın sürmesi için o kişiye uygun konuşmak gerekiyor. Ayrıca cansız nesnelere (veya cesetlere) “bakış” atarak ipucu toplayabiliyor, yaşayanların zihinlerini yoklayabiliyor.
Fabien’in yetenek ağacı baştan açık görünüyor; yine de demoda onun bölümlerinde bile çevrede “kan rezonansı” olayları beliriyordu. Bu sistem, Phyre’ın insanın ruh hâline göre değişen belirli kan tipleriyle (Koleri̇k, Melankolik, Sanguine) beslenmesine dayanıyor. Phyre, bazı klan yeteneklerini açmak için bu kanlardan belli miktarlara ihtiyaç duyuyor. Fabien’in de bu mekaniğe erişmesi, ileride ekstra yetenekler açabileceğini düşündürüyor; bunu The Chinese Room’a sormak gerek.
İki karakter arasında başka bir net fark var: Fabien’le Seattle’da özgürce “ileri sarar” gibi gezebiliyorsun; sonuç yok çünkü bunlar anı. Phyre’da durum farklı; Maske (Masquerade) kuralını çiğnememek şart. Süper insan hızıyla koşmak ya da tırmanmak, hele ortalıkta birinden beslenmek, yoldan geçenler görürse maske çubuğunu hızla dolduruyor.
Bu sistem VtM’nin kalbi. Vampirler, az sayıda istisna dışında, ölümlülerden gizli kalmak zorunda. Oyunda yer almasına sevindim ama ceza kısmını sevmedim. Çubuk son seviyeye ulaşınca biri (muhtemelen Camarilla’dan bir cellat) Phyre’ın arkasında belirip kalbine kazık saplıyor ve anında oyun bitiyor. Bunun yerine GTA tarzı bir insan avı, kaçma şansı ve belki yerel Prens’ten af isteme gibi bir yol çok daha ilginç olurdu; kabul, uygulaması epey zahmetli.
Özelleştirme tarafında Phyre önde. Demoda cinsiyet ve kıyafet değişebiliyor; tam sürümde yüz ve saç seçenekleri de gelecek. En önemlisi, Kadim’in klanını seçebiliyorsun: Brujah, Tremere, Banu Haqim, Ventrue, Lasombra ve Toreador (son ikisi Premium Edition veya DLC ile açılıyor). Her klanın zorluk seviyesini anlatan bir “ustalık” derecesi var. Bir de “klan yakınlıkları” bulunuyor. Phyre, başka klanlardan yetenek açarken bu yakınlıklardan yararlanıyor: normalde 10 beceri puanı isteyen bir yetenek, seçtiğin klanın o kategoriye yakınlığı varsa yarıya düşebiliyor.
Bazı klanlarda iki, bazılarında (Lasombra, Banu Haqim, Brujah) üç yakınlık var; bu da onları daha esnek kılıyor. Elbette oyun tarzına uyarsa. Ben demoyu iki kez bitirdim: önce hızlı ve ölümcül cellatlar olan Banu Haqim’le, sonra Paradox DLC erişimi verince Toreador’la. Banu Haqim gizlilik ve büyüyü harmanlıyor; yakınlıkları Celerity, Blood Sorcery ve Obfuscate. Ama en çok Toreador’la eğlendim; bu klan sanatçı ve baştan çıkarıcı yönüyle bilinir.
Toreador, gizliliğe çok yakışan “Sıçrama (Blink)” ile hızlı pozisyon değiştiriyor. “Büyüleyici Öpücük” kısa süreliğine bir düşmanı yanına çekiyor. “Çağır” ile insanları kalabalıktan uzaklaştırıp maske bozmadan beslenebiliyorsun. Klanın ustalık yeteneği “Bulanık Momentum” refleksleri bir süre yükseltiyor. Klan ayrıcalığı “Fleetness” ise Blink gibi tüm “Yer Değiştirme” yeteneklerinin süresini kendiliğinden dolduruyor; yoksa savaş kaynağının dolmasını beklemek gerekir.
Yakın dövüş tok ve tatmin edici. Temel saldırıyı basılı tutup güçlendirebiliyor, darbelerden kaçmak için atılabiliyorsun. Ama Zor zorlukta birden fazla düşman aynı anda yüklenince her vuruştan kaçmak kolay değil. Hasar alınca sağlık iksiri kullanabilir ya da beslenmek için fırsat yaratabilirsin. Dikkat: Savaş sırasında beslenmek Phyre’ı dokunulmaz yapmıyor. Pek çok oyunda animasyon başlayınca düşmanlar bekler; burada öyle değil. O yüzden zekice oynamak, düşmanları ayırmak (mesela Büyüleyici Öpücük ile) ve riski büyütmeden beslenmek şart.
İksirler demoda gördüğüm tek “ganimet” gibiydi. Ortamı kurcalayıp belge buluyor ve deneyim kazanıyorsun; ama bu bir ekipman peşinde koşma oyunu değil. Mantıklı da: vampirler zırh ya da silaha muhtaç değil; kendileri zaten hem zırh hem silah. RPG tarafı daha çok diyaloglarda öne çıkıyor; Phyre’ın yanıtlarına göre karakterler sinirleniyor, eğleniyor, geriliyor. Geliştiriciler bunun sonuç doğuracağını, en sonunda “bir düzine” farklı sona bağlanacağını söylüyor; açılışta görmek mümkün değildi.
Oyun açık dünya değil; ama şehirde biraz gezip etraftaki sivillerden beslenebiliyorsun. Bu sürümde doğru düzgün yan görev yoktu; tam oyunda olmaması için neden yok. Seattle, Unreal Engine 5’te yeterince iyi görünüyor; projenin ilk halinde duyurulmasına rağmen ışın izleme yok. Öte yandan NVIDIA DLSS kare üretimi (RTX 50 sahipleri için 4x’e kadar) ve AMD FSR 3.1 kare üretimi destekleniyor. Yine de FG 4x açıkken ve üst düzey bir PC’de (9800X3D, RTX 5090) düzenli takılmalar yaşadım. Şimdiden panik yapmaya gerek yok; bu sürüm eski olabilir, performans çıkışa kadar mutlaka ele alınacaktır. Köln’de ekiple görüştüğümde bunu özellikle ileteceğim.
Kapanış
Vampire: The Masquerade – Bloodlines 2 için endişe etmek için çok sebep vardı; hele bu kadar beklenen bir devam oyunu daha önce RPG yapmamış bir stüdyoya verilince. Ama oynadığım kadarıyla The Chinese Room çoğu noktada iyi iş çıkarıyor. The Witcher 3 ya da Elden Ring ayarında bir başyapıt olmayabilir; yine de bence sağlam, neo-noir tonda keyifli bir aksiyon RPG geliyor.
Kaynak: wccftech.com